Ankara Üniversitesi İlef Gazetecilik Bölümü: “Yetkilerin ve Makamların Görevi Haberleşme Hakkını Engellemek Değil, Bu Hakkı Güvenceye Almaktır…
Ankara Üniversitesi İrtibat Fakültesi (İLEF) Gazetecilik Bölümü, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından sosyal medyaya erişimin kısıtlanmasını eleştirerek, “Deprem bölgesinde görev yapan gazetecilere yönelik fiili ablukalar ve sosyal medyadaki bant küçültme gibi yaptırımlar artık tersine döndü” dedi. Haberleşme hakkı ve hürriyetinin önünde bir engel haline getirilmesi, hükümetlerin ve yetkililerin görevidir, “İletişim hakkını engellemek değil, bu hakkı güvence altına almaktır” dedi.
Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen ve 10 ilde büyük yıkıma neden olan depremlerin ardından hem enkaz altında yardım bekleyenler hem de yakınlarına ulaşmak isteyen vatandaşlar sosyal medya üzerinden iletişim kurarken, sosyal medyaya erişimin kısıtlanması Depremin ertesi günü Türkiye genelinde medyada yansımalara neden oldu. Sosyal medyanın kısıtlanmasına Ankara Üniversitesi İLEF Gazetecilik Bölümü’nden bir tepki geldi. Bugün birim adına yapılan açıklamada, iletişimin emniyete alınması gerektiği vurgulandı.
Ankara Üniversitesi İLEF Gazetecilik Bölümü’nden “Bilgi edinme hakkı ve ifade özgürlüğü engellenmemeli, gazeteciler sorumluluklarını yerine getirmelidir” başlıklı açıklamasında şunları kaydetti:
“Kahramanmaraş’ta meydana gelen sarsıntıların ardından gelen tarifsiz acıyı derinden hissediyoruz. Ulusal ve uluslararası düzeyde yaşanan acıların dindirilmesi çabalarının insanlık ailesini yüzyılımızda eşi benzeri görülmemiş bir düzeyde bütünleştirdiğinin de bilincindeyiz. Gelecek, ifade özgürlüğünü ve bilgi edinme hakkını gerektirir, bu nedenle iletişim özgürlüğü vazgeçilmezdir.
Deprem acısının ortasında bazı gelişmeleri korkuyla takip ediyoruz. Ortaya çıkan kaos durumu, gazetecilerin haber üretim süreçlerini birçok yönden olumsuz etkilemiş ve sonuç olarak gerçek sorunlar ve sorumlular hakkında kamusal tartışmaların ortaya çıkmasına zarar vermiştir. Zelzele bölgesinde görev yapan gazetecilerin karşılaştığı fiili engellemeler, sosyal medyadaki bandın daraltılması gibi yaptırımlar, iletişim hakkı ve özgürlüğünün önünde bir engele dönüştü. Hükümetlerin ve yetkililerin görevi haberleşme hakkını engellemek değil, bu hakkı güvence altına almaktır.
Gazetecilik mesleğinin özünde yer alan kamu yararı üretme ilkesinin, klasik medyanın sahiplik yapısı ve siyasi otoriterleşme nedeniyle önemli ölçüde gerilediği bilinen bir gerçektir. Tüm bu koşullara rağmen gazetecilik mesleğinin hakkını veren, bölge halkının sesini kamuoyuna duyuran gazetecilerin varlığı da umut vericidir. Öte yandan, bazı gazetecilerin bilinçli olarak ya da editoryal baskılar sonucu deprem bölgesini ve mahvolan insanları kamuoyuna duyurma misyonunu yerine getirmekten kaçındıklarını da gözlemliyoruz. Gazetecinin görevi, hangi kurumda çalışırsa çalışsın, kamu yararını en üstte tutmak ve gazeteciliğin bağımsızlığını her türlü siyasi ve ticari çıkarlardan korumaktır. Süreçlerin gerçek resmi ancak bu şekilde ortaya çıkabilir.
Bu durum, deprem koşullarında doğru bilgiye ulaşma görevini titizlikle yürütecek ve kamu yararını her türlü kişisel ve kurumsal kaygının üzerinde tutarak haber yapacak gazeteciler yetiştirmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ankara Üniversitesi İrtibat Fakültesi Gazetecilik Bölümü olarak iletişimin sağlanması ve gazetecilere yönelik şiddetin önlenmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyor, gazetecileri mesleklerinin temel özlemlerine uygun hareket etmeye çağırıyoruz.
Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı saygıyla anıyor, yakınlarına sabırlar diliyor, depremi doğrudan yaşayanlar başta olmak üzere bu büyük acıyı hisseden toplumumuza geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz.”